Kıssa-ı Kereb-i Gazi veya Hikaye-i Muhammed Hanefi
Kıssa-ı Kereb-i Gâzî veya Hikaye-i Muhammed Hanefî
Kıssa-ı Kereb-i Gâzî veya Hikaye-i Muhammed Hanefî Eltiş, Songül Türklerin İslamiyet'e girişinden sonra destani anlatıların konu bakımından cenk-name gazâvat-name türüne evrildiği gözlemlenmektedir. Hikâye edilen konular, genellikle fetih için gidilen yerlerde İslam askerlerinin kahramanlıkları ve din uğruna yapılan savaşların içeriği şeklinde olmaya başlamıştır.
Bu türden hikâyelerde öne çıkan başkahramanın yiğit, cesur bir savaşçı olması anlatının konusu bakımından gayet doğaldır. Anadolu'da çok rağbet gören Hz. Ali cenk-namelerini Battal-name, Danişmend-name Saltuk-name gibi eserler takip etmiştir. Üzerinde çalıştığımız yazma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı Nadir Eserler Bölümü'nde MC_YZ_K.000274 numarasına kayıtlı olan Kıssa-ı Kereb-i Gâzî veya Hikâye-i Muhammed Hanefî adını taşımakta olup adı geçen destani eserlere dahil edilebilir.
Eserin kahramanları, Hz. Ali'nin Havle bint Ca'fer el-Hanefiyye'den olan oğlu Muhammed Hanefî ve Çorum Hıdırlık Tepesin'de türbesi bulunan sahabeden kahraman bir savaşçı olan "Amr bin Ma'di Kereb" Kereb-i Gâzî'dir. Destan/hikâyede Kereb-i Gâzî'nin ve Muhammed Hanefî'nin kahramanlıkları eş değer bir seyir izlemektedir. Mağrip diyarına gelen İslam ordusunun başında Muhammed Hanefî vardır, Kereb-i Gâzî ise onun en güçlü komutanı rolündedir.
Adının Kıssa-ı Kereb-i Gâzî veya Hikâye-i Muhammed Hanefî olduğundan da anlaşılacağı gibi eser bir bakıma halk hikâyesi özelliği gösterirken bazı yönleriyle de destani unsurlar barındırmaktadır. Kereb-i Gâzî, fiziki özellikleri bakımından Oğuz Kağan'a benzerken Yemenli olmasına rağmen halkın muhayyilesinde "alp" tipini devam ettirmekte, diğer taraftan Türklerin İslamiyet'e girmesiyle ortaya çıkan alp-eren kimliğini de adında olduğu gibi "Kereb-i Gâzî" ortaya koymaktadır.
Kereb-i Gâzî'nin, Hank-ı İshak adlı bir atının olması da onu Türk destan kahramanlarına yaklaştırmakta ve hikâyenin destan özelliği taşıdığını göstermektedir. Bu da eserin tam olarak destan mı hikâye mi ya da gazavat-name mi olduğunu belirlemekte işimizi zorlaştırmaktadır.
Bu nedenle biz bu çalışmada genellikle destan/hikâye şeklinde ikili bir kullanımı tercih ettik. Eseri konusu bakımından kahramanlık hikâyesi olarak nitelendirmek heralde yanlış olmayacaktır.;
It is observed that after the introduction of the Turks to Islam, epic narratives have evolved into the genre of cenk-name gazavat name in terms of subject matter. The subjects described began to be in the form of the heroism of Islamic soldiers and the content of battles for the sake of religion, usually in places where they went for the conquest. The fact that the protagonist, who stands out in such stories, is a valiant, brave warrior is quite natural from the point of view of the subject of the narrative. Hz. Ali is very popular in Anatolia. Ali cenk-name was followed by works such as Battal-name, Danişmend-name Saltuk-name. The manuscript we are working on bears the name of Kıssa-ı Kereb-i Gâzî or Hikâye-i Muhammed Hanefi, registered under the number MC_YZ_K.000274 in the Rare Works Department of the Istanbul Metropolitan Municipality Atatürk Library, and can be included in the mentioned epic works. The heroes of the work, Hz. Muhammad Hanafi, son of Ali from Havle bint Ca'fer al-Hanefiyya, and "Amr bin Ma'di Kereb" Kereb-i Ghazi, a heroic warrior from the Companions whose tomb is located in Hıdırlık Hill' in Çorum. In the epic /story, the heroics of Kereb and Muhammad Hanafi follow an equally remarkable course.
Muhammad Hanafi is at the head of the Islamic army that came to the Mağrip land, while Kereb-i Gâzî plays the role of its strongest commander. As can be understood from the fact that its name is Story-i Kereb-i Gazi or Story-i Muhammad Hanafi, the work is in some ways a folk story, while in some aspects it contains epic elements. While Kereb is similar to Oguz Kagan in terms of its physical features, it continues the "alpine" type in the imagination of the people, although it is Yemeni, on the other hand, it reveals the alp-eren identity, which emerged with the conversion of the Turks to Islam, "Kereb-i Ghazi", as in its name. The fact that Kereb has a horse named Hank-i Ishak also brings her closer to the Turkish epic heroes and shows that the story has an epic feature. This makes it difficult for us to determine whether the work is exactly an epic or a story or a gazavat name. For this reason, we preferred a dual-use in the form of an epic/story in this study. It will not be wrong to call the work a heroic story in terms of its subject matter.