Zeydilik-Zeydiyye
Mezhepler, İslam tarihinde dinî metin, kültürel yapı ve felsefî tercümeler nedeniyle meydana gelen itikadî, siyasî ve fıkhî oluşumlardır.
Zeydilik-Zeydiyye Namlı, Abdullah Mezhepler, İslam tarihinde dinî metin, kültürel yapı ve felsefî tercümeler nedeniyle meydana gelen itikadî, siyasî ve fıkhî oluşumlardır. Bu oluşumlar, dinin anlaşılma biçimleridir. Dini yorumlayan ve kurumsallaştıran insanoğludur. Zira insan, içinde bulunduğu felsefî, kültürel ve sosyal zemin ölçüsünde dini yorumlamakta ve süreç içerisinde bu yorumlar kitlelerin kabulü oranında kurumsallaşmakta/ekolleşmektedir.
Genelde mezheplerin ortaya çıkış nedenleri; insanın varlık yapısı, sosyo-politik ortam, bilimsel gelişmeler ve dinî metinlerin dilidir. Her bir insan özgün ve özgür bir varlıktır. Düşünen bir varlık olarak insanın, benzer durum ve metinler karşısında, farklı değerlendirmede bulunması doğaldır. Ayrıca her bir bireyin içinde yaşadığı sosyo-kültürel bir çevresi vardır. O çevredeki farklılıklar, bireyin düşünce yapısını, meselelere yaklaşımını ve davranışlarını şekillendirmektedir.
Dolayısıyla, insanların düşünce ve davranışlarını etkileyen sebepler mezheplerin ortaya çıkışını da etkilemektedir. Tarih boyunca Müslümanlar arasında itikadî, siyasî ve fıkhî birçok ekol ortaya çıkmıştır. İtikadi mezhepler, genellikle inanç esaslarına dair konuların tali unsurlarıyla ilgili yorumlara dayanır. Siyasi mezhepler, İslam toplumunda, “imamet/hilafet” denilen devlet başkanlığının gerekliliği ve o başkanlığa nasıl gelineceği gibi temel siyasi konuları ele alır. Fıkhi mezhepler ise, Müslümanların hukukî konularıyla ilgilenir. Mezheplerin bu şekilde sınıflandırılması öğrenmeyi kolaylaştırmak içindir. Mezheplerin kategorize edilmesi, onların birbiriyle ilişkili olmadığı anlamına gelmemektedir.
Aksine her bir mezhebin diğer bir mezheple farklı açılardan bağlantısı söz konusudur. Tarihsel olarak ekoller, bazen birbirini “hak” ve “batıl” kavramlarıyla ifade etmektedir. Halbuki İslam’da, doğrunun yegâne ölçüsü mezhepler değil; Kur’an, Sünnet ve mezhepler öncesi İslam’dır. Ayrıca İslam’da ortaya çıkan her bir ekolün kendi özünde dayandığı temel bir hak nüvesi vardır ki, o ekol, ona dayanarak varlığını sürdürmektedir. Onun için İslam mezheplerini toptancı bir yaklaşımla hak ve batıl kavramları üzerinden değerlendirmek yerine, onları kısmî doğru ve yanlış kavramları üzerinden değerlendirmek daha doğru olabilir.
Zira hiçbir zaman hakikat, bütün boyutlarıyla tek bir grubun tekelinde olamaz. Dolayısıyla günümüzde, Müslümanların, tarihsel tecrübeden getirdikleri suçlayıcı/yargılayıcı ifadeleri terk etmesi daha doğru olur kanaatindeyiz. Zira fırkalar arası ilişkilerde, hataları izah etmekle beraber, ötekileştirici olmaktan ziyade kapsayıcı bir dil kullanmanın, sağlıklı bir toplumun inşasını için daha önemlidir. Bu çalışmamızda “İslam Mezhepleri Tarihini” ele aldık. Çalışma, öncelikle İslam Mezhepleri Tarihi’nin tanımı, amacı, konusu ve metodunu ele almakta, bu bilim dalının diğer bilim dallarıyla ilişkisi, bu alanda kullanılan kavramları ve mezhep olmanın kriterleri ve mezhep sayısını ihtiva etmektedir.
Daha sonra İslam tarihinde ortaya çıkan ilk ihtilaflar ve mezheplerin ortaya çıkış nedenlerini içermekte ve son olarak ise mezheplerin doğuşunu, liderlerini, ana öğretilerini ve uygulamalarını kapsamaktadır. Ayrıca, mezheplerin toplumsal, siyasi ve entelektüel tarih üzerindeki etkilerine ve etkileşimlerine de değinmektedir. Zira inanç ve mezhepler, insanların düşünce, değer ve yaşam tarzlarını derinlemesine etkileyebilmektedir. Bu nedenle, bir mezhebin doğuşunu ve yayılışını anlamak, o toplumun tarihini ve kültürünü anlamak için de önemli bir adımdır.