Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi Araştırma Platformu Tanıtımı Ve İmza Töreni Gerçekleşti

Milli Teknoloji hamlesi odağında, Tam Bağımsız Türkiye yolunda, Türkiye’nin bilim ve teknolojide öncü kurumu TÜBİTAK, deprem konusunda tüm paydaşları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen program ile bir araya getirdi.

Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi Araştırma Platformu Tanıtımı Ve İmza Töreni Gerçekleşti

Milli Teknoloji hamlesi odağında, Tam Bağımsız Türkiye yolunda, Türkiye’nin bilim ve teknolojide öncü kurumu TÜBİTAK, deprem konusunda tüm paydaşları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen program ile bir araya getirdi.

TÜBİTAK’ın paydaş kuruluşlarla ortaklaşa yürüttüğü deprem araştırmaları, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katıldığı törenle kamuoyuna açıklandı. Törende Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, AFAD Başkanı Vali Okay Memiş, MTA Genel Müdürü Vedat Yanık, TBB Başkanı Yücel Yılmaz ve üniversite rektörleri ile araştırmacılar yer aldı.

Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi Araştırma Platformu tanıtımı ve imza töreninde ilgili tüm paydaşlar bir araya geldi. Türkiye Diri Faylarının paleosismolojik özelliklerini inceleyerek, bulundukları bölgeler için, yerleşim alanlarını etkileyebilecek nitelikte deprem senaryolarını ortaya koymak amacıyla oluşturulan proje ile ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü müşteri kurumlar olarak üniversitelerden konu uzmanı araştırmacılar TÜBİTAK ile güç birliği yaptı. Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) de kolaylaştırıcı kurum olarak projede yer aldı.  

“Depremi engellememiz mümkün olmasa da bilimi önceleyen yaklaşımlarla yarattığı yıkımı en aza indirebiliriz”

Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ndeki törende konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarının sarılması, şehirlerin eski günlerine dönmesi için gayret ettiklerini belirterek, "Deprem ülkemizin bir gerçeği, depremi engellememiz mümkün olmasa da bilimi önceleyen yaklaşımlarla yarattığı yıkımı en aza indirebiliriz." dedi.

Kacır, Anadolu'nun, kuzeyde Avrasya, güneyde Afrika ve Arabistan levhaları arasında sıkışması sonucunda ortaya çıkan farklı aktif fay hatlarının Türkiye'yi önemli bir deprem bölgesi haline getirdiğini ve 1509'daki İstanbul depreminden 6 Şubat'taki Kahramanmaraş depremine kadar ülkenin pek çok deprem afeti yaşadığını söyledi.

Kacır, Kahramanmaraş merkezli depremin ardından Bakanlık olarak, AFAD ve Türk Kızılay'ı başta olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarıyla ve sanayicilerle koordinasyon halinde harekete geçtiklerini dile getirdi.

Depremden yoğun olarak etkilenen 65 ilçedeki yatırımları, en üst seviyede yatırım teşvikleriyle desteklediklerini belirten Kacır, 84 milyar lira değerinde, 25 binden fazla istihdam oluşturacak, 481 yatırım için teşvik belgesi düzenlediklerini anlattı.

Kacır, deprem öncesinde düzenlenen fakat yatırımına devam edemeyecek 1222 yatırım teşvik belgesini tamamlanmış saydıklarını, devam eden 5 bin 962 yatırıma ilişkin teşvik belgesi sürelerini de talep aranmaksızın 3 yıl uzattıklarını ifade etti.

Kalkınma ajansları ve bölgesel kalkınma idareleri eliyle deprem bölgesinin toparlanmasını destekleyecek 124 projeye 1,36 milyar lira kaynak aktardıklarını belirten Kacır, deprem bölgesindeki çalışmalar ve verdikleri desteklere dair bilgi verdi.

Deprem sonrasında depremzedelere ilişkin TÜBİTAK desteklerini de paylaştı: “Araştırmacılarımızın Ar-Ge projelerini “BİNBİR ÇABA” ile destekledik, 2 bin 500’e yakın öğrencimize ve araştırmacımıza “BİÇABA” çağrısıyla burs imkanı sağladık. “TEKNOÇABA” ile deprem bölgesinde yer alan firmalarımıza destek verdik. “Bilim Her Yerde” etkinliklerimiz ile 50 binden fazla evladımızın yaralarını hafiflettik. “DerinGÖRÜ Yüz Tanıma Sistemi” ile kayıp çocuklarımızı yakınlarına kavuşturduk.”

"Yerleşim alanlarını etkileyecek deprem senaryolarını ortaya koyacağız"

Depremin yaralarının sarılması, şehirlerin eski günlerine dönmesi için gayret ettiklerini ifade eden Kacır, "Deprem ülkemizin bir gerçeği, depremi engellememiz mümkün olmasa da bilimi önceleyen yaklaşımlarla yarattığı yıkımı en aza indirebiliriz." diye konuştu.

1999 Gölcük depreminden bu yana önemli gelişmeler sağladıklarını söyleyen Kacır, söz konusu depremde dönemin hükümetinin İstanbul'a ulaşmakta çaresiz kaldığı günlerin yaşandığını anlattı.

Kacır, şunları kaydetti:

"Bugün hızlı pozisyon alan ve devletini vatandaşıyla buluşturan ülke durumuna eriştik. TÜBİTAK bu konuma erişmemizde önemli müessesemizden kurumlarımızdan. TÜBİTAK-MAM Yer Bilimleri Araştırma Grubu'muz ile son 20 yılda çeşitli illerimizde zemin sınıf belirleme ve sismik tehlike çalışmaları gerçekleştirdik. Yerel yönetimlerle yürüttüğümüz çalışmalarda, Kocaeli, İstanbul, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Gaziantep'te deprem tehlikesi ve riskinin belirlenmesine yönelik projeler tamamladık."

Kacır, Deprem Sonrası Acil Gözlem Araştırmaları (DEPAR) Projesi kapsamında Bodrum, İzmir, Niğde, Düzce ve Kahramanmaraş depremleri sonrasında fay hatlarının sismolojik özelliklerini gözlemlediklerini, aktif fay hatlarını belirleyerek olası yıkıcı depremlere karşı yerleşim alanlarının uğrayacağı zararların en aza indirilmesini sağlayacaklarını belirtti.

Projeyle, bilim insanlarının Türkiye'deki diri fayların paleosismolojik özelliklerini inceleyeceklerine dikkati çeken Kacır, şu bilgileri verdi:

"Diri fayların bulundukları bölgelerde, yerleşim alanlarını etkileyebilecek deprem senaryolarını bilim insanlarımız ile ortaya koyacağız. Diri fayların geometrilerini, depremlerin tekrarlanma periyotlarını, son yüzey kırılması tarihlerini ve kayma hızlarını ve her bir depremdeki ortalama kayma miktarını bilim insanlarımız belirleyecek. Bu veriler, farklı senaryolara bağlı oluşabilecek tahmini en büyük deprem büyüklüğünü saptamada kritik önemde. 128 fay segmentinin analizini 2 yıl içinde tamamlamayı öngörüyoruz. TÜBİTAK MAM koordinasyonunda gerçekleştirilecek projede, AFAD ve MTA ihtiyaç makamı kurumlar, Türkiye Belediyeler Birliği ise proje sonuçlarının yerel yönetimlerce uygulanmasını teşvik edecek kuruluş olarak yer alıyor. 19 iş paketinden oluşacak projeye, 14'ü proje yürütücüsü olmak üzere 22 üniversitemiz de katkı sunacak. 115 milyon lira büyüklüğündeki projenin ana finansmanı TÜBİTAK tarafından sağlanacak."

Kamu-üniversite işbirliğinde yürütülecek projede 100 araştırmacı ve 90 TÜBİTAK bursiyerinin yer alacağını ifade eden Kacır, bursiyerlerin 40'ının TÜBİTAK STAR bursiyeri lisans öğrencileri olduğunu anlattı.

Kacır, şu ifadeleri kullandı:

"Proje, Türkiye'deki deprem araştırmaları için okul vazifesi görecek. Bugün, 'Kuşadası Körfezi İçindeki Fayların Depremselliğinin ve Aktif Tektonik Özelliklerinin Yüksek Çözünürlüklü Deniz Tabanı Ölçümleri ile Belirlenmesi Projesi'nin sonuçlarına şahitlik edeceğiz. İzmir depreminin ardından TÜBİTAK MAM koordinatörlüğünde yürüttüğümüz çalışmayla Kuşadası Körfezi'nin ayrıntılı fay haritasını çıkarma imkanına kavuştuk. Tarihte bölgede gerçekleşmiş depremlerin jeolojik izlerine ulaştık. Yürüttüğümüz projelerde elde ettiğimiz veriler ışığında bölgede gerçekleşebilecek depremleri en az hasarla atlatacağız."

“Sorumluluk içerisinde bilim temelli olarak güçlerimizi birleştirmemiz lazım”

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da Türkiye’nin ikinci yüzyılının ilk gününde böyle bir toplantı yapmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

İzmir depreminin üzerinden üç yıl geçtiğini hatırlatarak bu toplantının daha da anlamlı hale geldiğine işaret eden Mandal, Başkanlığı döneminde Elazığ Sivrice depremini deneyimlediğini ve o deprem sonrası sahaya indiğini anlattı: “Araştırmacılarla görüştüğümde sahada ne tür zorluklar yaşadıklarını kaydederek. Hemen sahaya inmeleri gerektiğini anlattılar. 24 saat içinde desteklenen bir program oluşturduk. İzmir depreminde uygulandı. Sonra da 6 Şubat depremleri sonrasında 577 araştırmacı sahaya inerek TÜBİTAK desteğiyle 125 proje gerçekleştirdi. Yer bilimleri, inşaat, endüstri, sağlık, tarih, sosyoloji, sosyal ve beşeri bilimler alanlarında araştırmacılarımız seferber oldular. Biz 30 Mart 2023 tarihinde sanal bir konferansını düzenledik. Şu anda size o konferansın çıktıları ve proje özetlerini içeren bir kitapçık ilettik.”

Depreme nasıl hazırlıklı olabiliriz noktasında görüşmeler yaptıklarını kaydeden Mandal, “İzmir depremi sonrasında oluşturmuş olduğu ortak platformumuzun daha genişlemesi nedeniyle AFAD ve MTA’ya ben yürekten teşekkür ediyorum. O sorumluluk içerisinde bilim temelli olarak güçlerimizi birleştirmemiz lazım. Tüm ilgili üniversitelerimiz tam 14 tane yürütücü üniversitemiz olmak üzere 22 üniversitemiz katkıda bulunuyorlar.” dedi.

“Bizim yapacağımız çalışma afetlere dirençli olma noktasında topyekun bir örnek çalışma olacak”

Platformun kurulma sürecini de paylaşan Mandal; “İlgili paydaşlarımız ve üniversitelerde araştırmacılarımızın bir araya geldiği bir platform oluşturma noktasında karar kılındı. Tabii ki Bakanlığımızın çok çok kuvvetli desteği söz konusu. Türkiye Belediyeler Birliği de buradan çıkacak sonuçların uygulayıcısı olacak. Biz araştırmacılarımız için gereğini yapacağız. Toplam 190 kişi yer alacak. TÜBİTAK tarafından yaklaşık 115 Milyon TL ile desteklenen proje bütçesinin %20’si AFAD tarafından eş finansman yoluyla karşılanacak. 128 fay segmentinin 51’i MTA tarafından kendi öz kaynakları ile karşılanacaktır.” diye konuştu.

Prof. Dr. Mandal, “Bizim yapacağımız çalışma afetlere dirençli olma noktasında topyekun bir örnek çalışma olacak.  Biz bunun etkisini diğer alanlarda yayılmasına arzu ediyoruz. Pandemi döneminde Covid-19 platformu böyle oluştu. Ve hala çalışıyor. Bu platformun afetlere karşı etkisini oluşturacağını düşünüyorum.” değerlendirmelerinde bulundu.

Diri faylar veya fay segmentleri üzerinde paleosismoloji temelli çalışmalar yürütülecek

Önceliği belirlenmiş diri faylar veya fay segmentleri üzerinde paleosismoloji temelli çalışmalar yürütülecek, diri fayların geometrileri ortaya konulacak proje ile tekrarlanma periyotlarının belirlenmesi, son yüzey kırılmasının tarihlendirilmesi, kayma hızı verisinin elde edilmesi, her bir depremdeki ortalama kayma miktarının belirlenmesi, oluşabilecek tahmini en büyük deprem büyüklüğünün belirlenmesi, çok segmentli kırılma senaryolarına bağlı olarak oluşabilecek tahmini en büyük deprem büyüklüğünün belirlenmesi hedefleniyor.

Türkiye Deprem Tehlike Haritası güncellenecek

Proje sonucunda elde edilecek çıktılar ile nüfus yoğunluğuna sahip bölgelerde, olası yıkıcı depremlere karşı yerleşim alanlarının uğrayacağı deprem zararları en aza indirilecek. Kurumların

veri tabanlarının geliştirilmesine katkı sağlayacak bu çalışma AFAD tarafından oluşturulan Türkiye Deprem Tehlike Haritasının güncellenmesinde kullanılabilecek önemli bir veri kaynağı olacak.

Proje sonunda elde edilecek bilimsel ve teknik veriler ülkemizde yatırım projelerinin ve yerleşim alanlarının planlanmasında organize sanayi bölgelerinin yer seçiminde, ulaşım ve enerji nakil hatları gibi alt yapı projelerinde ilgili kurumlara önemli bir rehber olacak.

TÜBİTAK ve AFAD iş birliğini artırıyor

Afet ve acil durum yönetimi alanında bilimsel araştırma, geliştirme ve yenilik projelerinin niteliğini artırmak, nitelikli insan kaynağı ve proje gelişimine katkıda bulunmak ve afet yönetimi alanında taraflar arasında iş birliğini güçlendirmek için TÜBİTAK ve AFAD arasında da ayrı bir protokol daha imzalandı.

İzmir depremine ait bilinmeyenler gün yüzüne çıkıyor

İzmir Depremine yönelik 3 yıllık çalışmalar da kamuoyuna açıklandı. Depremin hemen sonrasında TÜBİTAK iç destekli projesi olarak başlayan “Kuşadası Körfezi İçindeki Fayların Depremselliğinin ve Aktif Tektonik Özelliklerinin Yüksek Çözünürlüklü Deniz Tabanı Ölçümleri ile Belirlenmesi” projesi tamamlandı.

Ege Denizi’nde hem ulusal hem de uluslararası sularda tamamen ulusal destekle ve ülkemiz araştırmacıları ve kurumları tarafından yapılan ilk milli deniz araştırma projesi olma niteliği taşıyan proje, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nin (TÜBİTAK MAM) koordinasyonunda, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yürütücülüğünde ve Dokuz Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ortaklığında gerçekleşti. Proje kapsamında 2021 ve 2022 yıllarında Mayıs – Haziran ayları arasında iki adet bilim seferi düzenlendi.

Konuyla ilgili sunumu gerçekleştiren Dr. Öğretim Üyesi Gülsen Uçarkuş “Bu çalışma ile Kuşadası Körfezinin ayrıntılı fay haritasını çıkarıldı.  Tarihte bu bölgede gerçekleşmiş depremlerin jeolojik izlerine ulaştık. “Yürüttüğümüz projelerde elde ettiğimiz veriler ışığında fay mekanizmalarını daha derinlemesine inceledik ve bölgesel şehir planlamamızı yeni bilgilerle oluşturacağız” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin deprem gerçeğinin bilinciyle tüm tuşlara basan TÜBİTAK, deprem ile mücadelede de birlikte çalışma ve birlikte başarma yaklaşımı ile çözüme ulaşma yolunda büyük bir adım daha attı.