İki Avrupa

İki Avrupa Kuçuradi, İoanna Angı, Suat Kemal “Avrupa gerçekten bir ‘başkalaşım’ geçirdi mi?” Yanıtımız, toplantımızın başlığının da varsaydığı gibi “evet”se ve yaygın görüş buysa, o zaman Avrupa geçmişte ne idi, ne zaman ne idi, şimdi ne? ‘Başkalaşım’ bir şeyin biçimce tümüyle değişmesi anlamına gelir. Biz eğer Avrupa’nın bir başkalaşımdan geçtiğini varsayıyorsak, şu soruyu da sormak zorunda kalırız: “Başkalaşıma uğrayan ya da uğramakta olan bu Avrupa nedir?” Gönderme noktamız üzerine açık bilgiye sahip miyiz? İkinci soru ‘Avrupa’nın kültürel kimliği’ denilen şeyle ilgilidir. Bu soru ‘Avrupa’nın geleceği’ sorusuyla birlikte son on veya on beş yıldır Avrupa’da geçen ve Avrupa üzerine yapılmakta olan entelektüel tartışmanın gündemindeki başlıca iki maddeyi oluşturmaktadır. ‘Avrupa’ böyle bir refleksiyona niçin gereksinim duymaktadır? Ya da, Avrupa niçin kendisiyle hesaplaşma gereksinimi duymaktadır? Husserl’in sözcükleriyle “tinsel Avrupa” (das Europa im geistigen Sinn), ya da “Kültürel Avrupa düşüncesi eski bir hayaldir: Gerçekte, bu öykülerin kaynağından başlayarak gerçekliğe yazılmış olan, Avrupa kadar eski bir hayal... Fakat, bu kadar krizden çıkmış bu rüyaya tam bir son vermek için milliyetçiliklerin çatlayıp açılması, büyük küresel çekişmeler, kamplar ve dehşet gerekmiştir. Ardından, ağır ağır, onu yeniden kurmaya girişildi. En kolay, ya da en az çaba gerektirir görünenle işe başlandı. Sayıları altıyken kömür ve çelikle başlandı; buradan malların serbest dolaşımına, genel ekonomiye, siyasete varıldığında sayıları on biri, on ikiyi bulmuştu. Sonra, daha ötesi görülmek istendi.

İki Avrupa

İki Avrupa Kuçuradi, İoanna Angı, Suat Kemal “Avrupa gerçekten bir ‘başkalaşım’ geçirdi mi?” Yanıtımız, toplantımızın başlığının da varsaydığı gibi “evet”se ve yaygın görüş buysa, o zaman Avrupa geçmişte ne idi, ne zaman ne idi, şimdi ne? ‘Başkalaşım’ bir şeyin biçimce tümüyle değişmesi anlamına gelir. Biz eğer Avrupa’nın bir başkalaşımdan geçtiğini varsayıyorsak, şu soruyu da sormak zorunda kalırız: “Başkalaşıma uğrayan ya da uğramakta olan bu Avrupa nedir?” Gönderme noktamız üzerine açık bilgiye sahip miyiz? İkinci soru ‘Avrupa’nın kültürel kimliği’ denilen şeyle ilgilidir. Bu soru ‘Avrupa’nın geleceği’ sorusuyla birlikte son on veya on beş yıldır Avrupa’da geçen ve Avrupa üzerine yapılmakta olan entelektüel tartışmanın gündemindeki başlıca iki maddeyi oluşturmaktadır. ‘Avrupa’ böyle bir refleksiyona niçin gereksinim duymaktadır? Ya da, Avrupa niçin kendisiyle hesaplaşma gereksinimi duymaktadır? Husserl’in sözcükleriyle “tinsel Avrupa” (das Europa im geistigen Sinn), ya da “Kültürel Avrupa düşüncesi eski bir hayaldir: Gerçekte, bu öykülerin kaynağından başlayarak gerçekliğe yazılmış olan, Avrupa kadar eski bir hayal... Fakat, bu kadar krizden çıkmış bu rüyaya tam bir son vermek için milliyetçiliklerin çatlayıp açılması, büyük küresel çekişmeler, kamplar ve dehşet gerekmiştir. Ardından, ağır ağır, onu yeniden kurmaya girişildi. En kolay, ya da en az çaba gerektirir görünenle işe başlandı. Sayıları altıyken kömür ve çelikle başlandı; buradan malların serbest dolaşımına, genel ekonomiye, siyasete varıldığında sayıları on biri, on ikiyi bulmuştu. Sonra, daha ötesi görülmek istendi.